Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi, aile hukuku avukatlarının en sık karşılaştığı ve en hassas konulardan biridir. Bu durum, ebeveynler arasında yeni hukuki uyuşmazlıklara, duygusal gerilimlere ve mevcut mahkeme kararlarının sorgulanmasına neden olmaktadır. Çocuğun bu yöndeki beyanı, basit bir isteksizlik mi, altında yatan ciddi bir sebebin (örneğin korku veya diğer ebeveynin yönlendirmesi) göstergesi mi olduğunun tespiti hayli mühimdir.
Boşanma süreci, eşler için olduğu kadar, belki de daha fazla, müşterek çocuklar için de zorlu ve duygusal açıdan karmaşık bir dönemdir. Mahkeme kararıyla velayetin bir ebeveyne verilmesi ve diğer ebeveynle kişisel ilişki tesis edilmesi, hukukun “çocuğun üstün yararı” ilkesi doğrultusunda bulduğu bir denge çözümüdür. Ancak bu hukuki düzenlemenin fiiliyata dökülmesi, her zaman sorunsuz olmamaktadır.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi olgusu, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu çerçevesinde, çocuğun üstün yararı merkeze alınarak titizlikle değerlendirilmelidir. Bu yazıda, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumunun hukuki boyutlarını, mahkemelerin bu konuya yaklaşımını ve ebeveynlerin hak ve yükümlülüklerini detaylıca ele alacağız.
Çocuk Velayetinin Kanundaki Yeri
Çocuk velayeti, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) Aile Hukuku kitabında detaylıca düzenlenmiştir. Velayet en temel tanımıyla ergin olmayan çocuğun bakımı, eğitimi, korunması ve temsili konularında ana ve babaya tanınan hak ve aynı zamanda yüklenen yükümlülüklerin bütünüdür.
| Türk Medeni Kanunu – Madde 335: Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.
Türk Medeni Kanunu – Madde 336: Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. |
Ancak boşanma veya ayrılık gibi durumlarda, hâkim velayeti eşlerden birine vermek durumundadır. Bu karar verilirken temel alınan yegane ilke, “çocuğun üstün yararı”dır. Velayet hakkı, sadece çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı değildir; aynı zamanda çocuğun zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini sağlamayı da kapsar (TMK Madde 340).
Boşanma davalarında karşılaşılan velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi karmaşık durumlar, velayet hükümlerinin ve çocuğun üstün yararı ilkesinin bir yansıması olarak değerlendirilir.
Hâkim, velayetin kime verileceğine karar verirken, çocuğun diğer ebeveynle kişisel ilişkisini engellemeyecek tarafa öncelik vermeye çalışır. Zira velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi sorununun kaynağı, bazen velayet sahibi ebeveynin olumsuz tutumu olabilmektedir.
Boşanmada Çocuğun Velayeti
Boşanma davası açıldığında, davanın en önemli ve hassas konularından biri müşterek çocukların velayetidir. Medeni Kanun’un 182. maddesi, boşanma veya ayrılık durumunda velayetin düzenlenmesini hâkimin takdirine bırakmıştır.
Hâkim, bu kararı verirken “çocuğun üstün yararı” ilkesini gözetmek zorundadır. Bu ilke, çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi için en iyi ortamın hangi ebeveyn yanında sağlanacağı sorusuna cevap arar.
| Türk Medeni Kanunu (TMK) uyarınca hâkim, boşanma veya ayrılık kararı verirken ana ve babanın haklarını ve çocukla olan kişisel ilişkilerini düzenlerken “çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararlarını” esas tutmak zorundadır. |
Hâkim, karar vermeden önce, olanak buldukça ana ve babayı dinler ve çocuğun vesayet altında olması durumunda vasi ve vesayet makamının görüşünü alır (TMK 182/1). Hâkimin takdir yetkisi sınırsız değildir; çocuğun yaşı, sağlık durumu, alışkanlıkları, ebeveynlerin yaşam tarzları, maddi ve manevi olarak çocuğa bakabilme kapasiteleri gibi birçok faktörü değerlendirir.
Özellikle “ayırt etme gücüne” sahip çocukların (genellikle 8-10 yaş ve üzeri kabul edilir) görüşü, hâkim tarafından bizzat veya bir uzman (pedagog, sosyal çalışmacı) aracılığıyla alınır. Çocuğun görüşü tek başına belirleyici olmasa da, kararda önemli bir ağırlık taşır.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi bir durumun boşanma davası sırasında dile getirilmesi, hâkimin bu isteğin altında yatan nedenleri araştırmasını gerektirir.
Eğer bu isteksizlik, babanın çocuğa karşı olumsuz bir davranışından kaynaklanıyorsa, bu durum kişisel ilişkinin sınırlandırılmasına; şayet annenin yönlendirmesinden (ebeveyne yabancılaşma) kaynaklanıyorsa, bu durum annenin velayet hakkını kötüye kullandığı şeklinde yorumlanarak velayet kararına etki edebilir. Bu nedenle velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi beyanı, boşanma davalarında titizlikle incelenir.
Velayet Hakkının Kapsamı
Velayet hakkı, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 339. maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Bu hak, velayet sahibine (boşanma sonrası çocuğu alan ebeveyne) çocuk üzerinde geniş yetkiler tanırken, aynı zamanda ciddi sorumluluklar yükler. Şimdi velayet hakkının kapsamının neleri içerdiğini birlikte ele alalım:
- Bakım ve Eğitim: Velayet sahibi ebeveyn, çocuğun beslenme, barınma, giyinme gibi temel fiziksel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Aynı zamanda, TMK Madde 340 uyarınca, çocuğun “bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini” sağlamak ve korumak, ona yeteneklerine uygun bir genel ve mesleki eğitim vermekle sorumludur.
- Temsil Yetkisi: TMK Madde 342’ye göre ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler. Velayet sahibi ebeveyn, çocuğu hukuki işlemlerde temsil eder.
- Çocuğun Adı: Çocuğun adını ana ve babası koyar (TMK Madde 339).
- Yerleşim Yerinin Belirlenmesi: Çocuğun yerleşim yeri, velayeti elinde bulunduran ebeveynin yerleşim yeridir (TMK Madde 21). Buna karşılık, velayet hakkına sahip olmayan ebeveynin ise “kişisel ilişki kurma hakkı” vardır (TMK Madde 182/2, 323). Bu hak da çocuğun üstün yararı gereği tanınan temel bir haktır.
| Türk Medeni Kanunu – Madde 339: Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana ve babası koyar. |
Velayetin Değiştirilmesi Süreci
Velayet kararları, boşanma anındaki durum ve koşullara göre verilir ve “kesin hüküm” niteliği taşısa da, bu kararlar değişmez değildir. Aile hukukunda temel ilke çocuğun üstün yararı olduğundan, koşulların değişmesi halinde velayet kararı da değişebilir.
| Türk Medeni Kanunu – Madde 183: Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır. |
Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddeside bahsedilen “gerekli önlemler” arasında velayetin değiştirilmesi de bulunur. Velayetin değiştirilmesi, ancak yeni bir dava açmak suretiyle (Velayetin Değiştirilmesi Davası) mümkün olabilir.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, velayetin değiştirilmesi davasında bir delil olarak sunulabilir. Ancak bu durumun neden kaynaklandığı hayati önem taşır.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi olgusu, annenin babayı kötülemesi gibi velayet görevini kötüye kullanmasından kaynaklanıyorsa, bu durum babanın açacağı velayetin değiştirilmesi davasında güçlü bir gerekçe olacaktır.
Velayetin değiştirilmesi ve bunun gibi konularda profesyonel hukuki danışmanlık ve avukatlık desteği almak için, boşanma avukatı Av. Sevde Özdemir ile buradan iletişime geçebilirsiniz.
Velayetin Değiştirilmesinin Hukuki Dayanağı
Velayetin değiştirilmesi davasının temel hukuki dayanağı, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’dur. Boşanma sonrası velayet değişikliği için en temel madde TMK Madde 183’tür. Bu madde, “yeni olguların zorunlu kılması” halinde hâkimin velayet konusunda yeniden düzenleme yapabileceğini belirtir. Bu “yeni olgular”, çocuğun veya velayet sahibi ebeveynin durumundaki esaslı değişikliklerdir.
Bununla birlikte, velayetin değiştirilmesi için daha ağır koşulların varlığı halinde TMK’nın “Velayetin Kaldırılması” başlıklı 348. maddesi de uygulama alanı bulabilir. Bu maddeye göre, velayet sahibinin “çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması” durumunda hâkim velayetin kaldırılmasına (ve dolayısıyla diğer ebeveyne verilmesine) karar verebilir.
Velayet sahibi annenin, mahkemenin kişisel ilişki tesisine dair kararını uygulamamakta ısrar etmesi, babayı sürekli kötülemesi ve çocuğun babayla görüşmesini engellemesi, velayet yükümlülüğünün ağır biçimde savsaklanması olarak yorumlanabilir. Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi, annenin olumsuz davranışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmışsa, bu durum velayetin değiştirilmesi için hukuki bir dayanak teşkil edecektir.
| Sosyal İnceleme Raporu (SİR), özellikle velayet, boşanma ve kişisel ilişki gibi aile hukuku davalarında, mahkeme tarafından görevlendirilen psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı gibi uzmanlarca hazırlanan rapordur. Temel amacı, çocuğun ve tarafların sosyal ve psikolojik durumlarını, yaşam koşullarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini yerinde inceleyerek, hâkimin “çocuğun üstün yararı” doğrultusunda en doğru kararı vermesine yardımcı olmaktır. |
Hâkim, bu tür iddialar karşısında 6100 Sayılı HMK uyarınca delilleri serbestçe takdir edecek, özellikle uzman raporlarına (Sosyal İnceleme Raporu – SİR) başvuracaktır. Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumunun ardındaki gerçek nedenin tespiti, davanın sonucunu doğrudan etkiler.
Velayetin Değiştirilmesine Sebep Olabilecek Durumlar
Velayetin değiştirilmesi davasında, davayı açan tarafın “esaslı bir değişiklik” olduğunu ispatlaması gerekir. Yargıtay içtihatları ve kanun metni (TMK 183, 348, 349) çerçevesinde velayetin değiştirilmesine sebep olabilecek başlıca durumlar şunlardır:
- Velayet Sahibi Ebeveynin Yeniden Evlenmesi: TMK Madde 349’a göre yeniden evlenme, tek başına velayetin değiştirilmesi sebebi değildir. Ancak, bu evlilik çocuğun menfaatlerini olumsuz etkiliyorsa (örneğin, yeni eşin çocuğa kötü davranması) bir gerekçe olabilir.
- Velayet Sahibi Ebeveynin Başka Yere Taşınması: Velayet sahibinin, diğer ebeveynin kişisel ilişki kurma hakkını zorlaştıracak şekilde (örneğin, yurt dışına veya çok uzak bir şehre) taşınması, çocuğun menfaati de gözetilerek bir değiştirme sebebi sayılabilir.
- Çocuğun Menfaatinin Tehlikeye Düşmesi: Velayet sahibi ebeveynin sağlık durumunun (fiziksel veya ruhsal) ağırlaşması, alkol veya madde bağımlılığına düşmesi, haysiyetsiz bir yaşam sürmesi (TMK 163) veya çocuğun fiziksel/eğitimsel ihtiyaçlarını ihmal etmesi (TMK 348).
- Kişisel İlişki Hakkının Engellenmesi (Ebeveyne Yabancılaşma): Bu, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi sorunuyla doğrudan ilişkilidir. Eğer velayet sahibi anne, haklı bir neden olmaksızın babanın çocukla görüşmesini sistematik olarak engelliyorsa, çocuğu babaya karşı kışkırtıyorsa bu durum velayet görevinin kötüye kullanılmasıdır. Mahkeme, TMK 324 uyarınca velayet sahibini uyarmasına rağmen bu durum devam ederse, velayetin değiştirilmesine karar verebilir.
| Türk Medeni Kanunu – Madde 324: Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. |
Velayeti Annede Olan Çocuğun Babaya Gitmek İstememesi Durumunda Ne Olur?
Bu durum, aile hukuku uygulamasında en sıkıntılı konulardan biridir. Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi hâlinde, atılacak adımlar ve hukuki sonuçlar, bu isteksizliğin kaynağına göre değişir. Öncelikle, çocuğun beyanı “ayırt etme gücüne” sahip olup olmadığına bakılmaksızın ciddiye alınmalıdır.
| Türk Medeni Kanunu – Madde 13: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir. |
Ancak bu beyan tek başına hukuki bir sonuç doğurmaz. Velayet sahibi anne, “çocuk gitmek istemiyor” diyerek mahkemenin kişisel ilişki kararını uygulamaktan keyfi olarak kaçınamaz. Bu durumda sürecin işleyişini birlikte ele alalım:
- Uzman İncelemesi: Baba, kişisel ilişki hakkının engellendiğini belirterek mahkemeye başvurduğunda, mahkeme derhal bir uzman (pedagog, psikolog veya sosyal çalışmacı) görevlendirir.
- Sebebin Araştırılması: Uzman, çocukla, anneyle ve babayla görüşerek velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumunun altındaki nedeni araştırır ve bir Sosyal İnceleme Raporu (SİR) hazırlar.
- Senaryo A: Haklı Neden Varlığı: Eğer uzman, çocuğun babadan korktuğunu, babanın şiddetine maruz kaldığını, babanın yanında ihmal edildiğini tespit ederse; bu durum “haklı bir neden” sayılır. Bu halde mahkeme, babanın kişisel ilişki hakkını kaldırabilir veya sınırlandırabilir.
- Senaryo B: Ebeveyne Yabancılaşma (Haksız Neden): Eğer uzman, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi olgusunun, annenin babayı kötülemesi, çocuğu manipüle etmesi veya görüşmeye hazırlamaması gibi nedenlerden kaynaklandığını tespit ederse, bu durum annenin velayet görevini kötüye kullandığı anlamına gelir.
- Hukuki Sonuçlar: Haklı neden yokken velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi bahane edilerek babanın görüş hakkı engellenirse, baba “çocuk teslimi” için icra yoluna başvurabilir. Bu engelleme sistematik hale gelirse, baba TMK 183 ve 348’e dayanarak “velayetin değiştirilmesi” davası açabilir. Ardından çocuğun babaya gitmek istememesine annenin sebep olduğunu kanıtlayarak velayeti alma şansına sahip olur.
Bir Hakim Çocuğun Velayetine Karar Verirken En Çok Neye Dikkat Eder?
Hâkimin velayet kararındaki tek ve mutlak pusulası “çocuğun üstün yararı” ilkesidir. Bu ilke, Anayasamız, uluslararası sözleşmeler (BM Çocuk Hakları Sözleşmesi) ve TMK (başta 182. madde) tarafından güvence altına alınmıştır.
| Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılım gibi temel haklarını tanımlayan, uluslararası düzeyde en geniş kabul görmüş insan hakları belgesidir. Bu sözleşme, taraf devletlere, çocuklarla ilgili aldıkları tüm kararlarda “çocuğun üstün yararını” öncelikli olarak gözetme yükümlülüğü getirir. |
Hâkim, bu soyut ilkeyi somut olaya uygularken şu faktörleri titizlikle değerlendirir:
- Çocuğun Görüşü: Ayırt etme gücüne sahip çocuğun (genellikle 8 yaş ve üzeri) velayet konusundaki tercihi, hâkim için önemli bir veridir. Ancak bu, kararı bağlamaz. Hâkim, çocuğun bu tercihinin sağlıklı olup olmadığını, bir ebeveynin yönlendirmesi altında kalıp kalmadığını araştırır.
- Ebeveynlerin Durumu: Ebeveynlerin çocuğa sağlayacağı fiziksel yaşam koşulları (barınma, sağlık), sosyal çevre, eğitim olanakları, ebeveynin psikolojik ve ahlaki durumu (şiddet eğilimi, bağımlılık, haysiyetsiz yaşam sürme vb.) incelenir.
- Kardeşlerin Ayrılmaması: Hâkim, kardeşlerin birbirinden ayrılmamasını, birlikte büyümelerinin psikolojik gelişimleri için önemli olduğunu gözetir.
- Mevcut Düzenin Korunması: Çocuğun alıştığı sosyal çevreden, okuldan ve bakıcı kişiden (örneğin, anneanne) koparılmaması ilkesi (statüko) dikkate alınır.
- Diğer Ebeveynle İlişkiyi Teşvik: Hâkimin en çok dikkat ettiği modern kriterlerden biri de, hangi ebeveynin, velayeti alması durumunda çocuğun diğer ebeveynle kişisel ilişkisini daha sağlıklı yürüteceği ve teşvik edeceğidir. Diğer ebeveyni kötüleyen, çocuğu ondan soğutan taraf, bu konuda hanesine eksi puan alır.
Hakim Karar Verirken En Çok Neye Bakar?
Hâkim, “çocuğun üstün yararını” belirlerken sadece tarafların iddialarıyla bağlı kalmaz. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), aile hukukuna ilişkin davalarda hâkime re’sen (kendiliğinden) araştırma yapma yetkisi tanımıştır. Hâkimin karar verirken baktığı en önemli kanıt ve araçlar şunlardır:
- Sosyal İnceleme Raporu (SİR): Bu, velayet davalarının temel taşıdır. Mahkeme tarafından görevlendirilen Aile Mahkemesi uzmanı (psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı), ebeveynlerin evlerine gider, yaşam koşullarını inceler, ebeveynlerle ve çocukla ayrı ayrı görüşmeler yapar. Çocuğun hangi ebeveynle daha sağlıklı bir bağ kurduğunu, kimin yanında gelişiminin daha iyi olacağını analiz eder. Eğer velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi bir iddia varsa, uzman bu isteksizliğin nedenlerini (haklı korku mu, annenin yönlendirmesi mi) raporunda detaylıca değerlendirir. Hâkim, kararını büyük ölçüde bu rapora dayandırır.
- Çocuğun Beyanı: Hâkim, ayırt etme gücüne sahip çocuğu bizzat dinleyebilir (HMK ve Çocuk Hakları Sözleşmesi gereği). Bu görüşme, çocuğun baskı altında kalmaması için genellikle duruşma salonu dışında, hâkimin odasında veya bir uzman eşliğinde yapılır.
- Tanık Beyanları: Ebeveynlerin yaşam tarzı, çocuğa karşı tutumları hakkında bilgi sahibi olan öğretmenler, komşular veya ortak arkadaşlar tanık olarak dinlenebilir (HMK Madde 240 vd.).
- Diğer Deliller: Ebeveynler arasındaki mesajlaşmalar (tehdit, hakaret içerikleri), varsa darp raporları, ebeveynin sabıka kaydı, okul kayıtları gibi belgeler de hâkimin değerlendirdiği kanıtlardır. Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi bir olgu, bu deliller ışığında anlamlandırılır.
Velayet Davası Kaç Celsede Biter?
Ortalama bir velayet davası 2 veya 3 celsede bitmektedir. Velayet davaları, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu kapsamında olup, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 316. maddesinin (ç) bendi uyarınca “Basit Yargılama Usulü”ne tabidir. Teoride bu, davaların daha hızlı sonuçlanması gerektiği anlamına gelir.
| Basit yargılama usulü, dilekçelerin (dava ve cevap) verilmesinden sonra, kural olarak ön inceleme ve tahkikat işlemlerinin tek bir duruşmada tamamlanmasını hedefler (HMK Madde 320). |
Ancak pratikte, özellikle velayet davaları gibi hassas konularda süreç daha uzun sürmektedir. Bir velayet davasının kaç celsede biteceğini belirleyen ana faktör, delillerin toplanma süresidir. Özellikle Sosyal İnceleme Raporu’nun (SİR) hazırlanması, mahkemelerin ve uzmanların iş yoğunluğuna bağlı olarak birkaç ay sürebilmektedir. Tarafların tanıklarının dinlenmesi, çocuğun pedagog eşliğinde ifadesinin alınması gibi işlemler de süreyi uzatır.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi karmaşık bir iddianın olduğu davalarda, mahkemenin ek raporlar veya adli tıp kurumundan çocuğun psikolojik durumuna dair raporlar istemesi gerekebilir. Bu nedenle, bir velayet davasının 2-3 celsede bitmesi mümkün olsa da, bu celseler arasındaki süreler ayları bulabilir. Ortalama bir velayet davasının sonuçlanması, mahkemenin yoğunluğuna göre 8 ay ile 1.5 yıl arasında değişebilmektedir.
Velayeti Annede Olan Çocuğun Babasının Hakları
Babanın, çocuğun hayatındaki rolü ve hakları Türk Medeni Kanunu tarafından korunmaktadır. Velayeti annede olan bir çocuğun babasının temel hakları şunlardır:
- Kişisel İlişki Kurma Hakkı (TMK Madde 323): Bu, babanın en temel hakkıdır. Mahkeme, boşanma kararında, çocuğun üstün yararını gözeterek, babanın çocukla ne zaman, ne kadar süreyle ve hangi koşullarda görüşeceğini belirler. Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, bu hakkın kullanılması önündeki en büyük fiili engeldir.
- İştirak Nafakası Yükümlülüğü ve Hakkı (TMK Madde 327-328): Babanın, çocuğun bakım, eğitim ve sağlık giderlerine “gücü oranında” katılması bir yükümlülük olduğu kadar, çocuğuna maddi olarak bakabilme hakkının da bir yansımasıdır.
- Velayetin Değiştirilmesini Dava Etme Hakkı (TMK Madde 183): Baba, annenin velayet görevini yerine getiremediğini (ihmal, istismar) veya çocuğun menfaatinin annenin yanında tehlikeye düştüğünü iddia ederek velayetin değiştirilmesi davası açabilir.
- Çocuğun Durumu Hakkında Bilgi Alma Hakkı: Velayet sahibi anne, çocuğun eğitimi, sağlığı gibi önemli konularda babayı bilgilendirmelidir. Babanın bu bilgileri alamaması, aradaki ebeveynlik bağını zayıflatır ve velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi sorunlara zemin hazırlar. Babanın bu temel hakları, çocuğun üstün yararı tehlikeye girmediği sürece kısıtlanamaz.
| Velayetin anneye verilmiş olması, babanın “ebeveyn” sıfatını ortadan kaldırmaz. |
Hangi Durumlarda Baba Çocuğu Göremez?
Velayet sahibi olmayan babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, mutlak ve sınırsız bir hak değildir. Bu hakkın sınırı, yine “çocuğun üstün yararı”dır. Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinin 2. fıkrası bu durumu açıkça düzenlemiştir.
| TMK 324/2: Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. |
Şimdi hâkimin hangi durumlarda babanın çocukla görüşme hakkını reddedebileceğine veya kaldırabileceğine birlikte bakalım:
- Çocuğun Huzurunun Tehlikeye Girmesi: Kişisel ilişki kurulması, çocuğun bedensel, zihinsel veya ahlaki gelişimi açısından ciddi bir tehlike yaratıyorsa (örneğin, babanın çocuğa şiddet uygulaması, cinsel istismarda bulunması veya çocuğu ihmal etmesi).
- Babanın Yükümlülüklerine Aykırı Davranması: Babanın, kişisel ilişki hakkını TMK 324/1’de belirtilen yükümlülüklere (çocuğun eğitilmesini engellememek, anneyi kötülememek vb.) aykırı kullanması.
- Çocukla Ciddi Olarak İlgilenmemesi: Babanın, mahkemece tanınan kişisel ilişki sürelerine uzun süre mazeretsiz olarak riayet etmemesi, çocuğu aramayıp sormaması.
- Diğer Önemli Sebepler: Babanın ağır bir bulaşıcı hastalığının olması, madde bağımlısı olması veya çocuğu kaçırma tehlikesinin bulunması gibi durumlar. Bu kararı ancak bir hâkim verebilir. Velayet sahibi anne, “baba çocuğa iyi bakmıyor” diyerek kişisel ilişkiyi kendi kararıyla engelleyemez; bu durumların varlığı halinde derhal mahkemeye başvurarak kişisel ilişkinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını talep etmelidir.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, eğer bu haklı sebeplere (korku, şiddet) dayanıyorsa, mahkeme babanın görüşme hakkını kısıtlayacaktır.
Velayeti Annede Olan Çocuğu Baba Kaçırırsa Ne Olur?
Velayet, mahkeme kararıyla anneye verilmişse, çocuğun hukuki sorumluluğu ve yerleşim yeri annenin yanıdır. Babanın, mahkemenin belirlediği kişisel ilişki süresi dışında çocuğu anneden alması veya kişisel ilişki süresi bittiğinde çocuğu anneye iade etmemesi, hukuki olarak “çocuğun kaçırılması ve alıkonulması” suçunu oluşturur.
Bu eylem, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 234. maddesi kapsamında bir suçtur.
| Türk Ceza Kanunu – Madde 234: (1) Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. |
Eğer bu eylem cebir veya tehdit kullanılarak yapılırsa ceza artar. Bu durum, babanın sadece cezai sorumluluğunu doğurmakla kalmaz, aynı zamanda çocuğun üstün yararını hiçe saydığını gösterir. Böyle bir eylem, babanın gelecekte çocukla kişisel ilişki kurma hakkını tamamen kaybetmesine veya çok ciddi şekilde sınırlandırılmasına yol açar.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi bir durumu yaşayan babanın, hukuki yollara başvurmak yerine çocuğu kaçırması, kendi lehine olan tüm hukuki argümanları kaybetmesine neden olur.
Çocuğu Babaya Göstermemek Suç mu?
Velayet sahibi annenin, mahkeme tarafından babaya tanınan kişisel ilişki kurma hakkını haksız yere engellemesi “mahkeme kararının ihlali” niteliğindedir ve ciddi hukuki yaptırımları vardır. Bu eylem, öncelikle 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesindeki “Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten… kaçınmakla yükümlüdür” hükmünün ihlalidir.
Baba, bu engelleme karşısında yasal yollara başvurabilir. Geçmişte bu işlem İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) “çocuk teslimi”ne ilişkin hükümleriyle ve ihlali halinde “tazyik hapsi” yaptırımıyla çözülmekteydi. Ancak, bu süreç çocuğun psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler yarattığı için mevzuatta önemli değişiklikler yapılmıştır.
| Artık çocuk teslimi işlemleri, icra daireleri yerine Aile Bakanlığı’na bağlı uzmanlar (sosyal çalışmacı, pedagog) aracılığıyla, “Çocuk Görüşme Merkezleri”nde, çocuğun üstün yararı gözetilerek yürütülmektedir. |
Eğer anne, uzmanların ve mahkemenin kararına rağmen çocuğu teslim etmemekte haksız olarak ısrar ederse, hakkında “disiplin hapsi” uygulanması hâlâ mümkündür. Ayrıca, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi bir bahaneye sığınarak bu hakkı sürekli engelleyen anne, velayet görevini kötüye kullandığı için “velayetin değiştirilmesi” davasıyla karşılaşabilir.
Çocuğu Teslim Etmemenin Cezası Nedir?
Mahkeme tarafından belirlenen kişisel ilişki gününde velayet sahibi annenin çocuğu babaya teslim etmemesinin yaptırımı, yeni “Çocuk Teslimi” mevzuatı çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu süreç artık icra memurları aracılığıyla değil, Adalet Bakanlığı Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi’ne bağlı uzmanlar aracılığıyla yürütülmektedir. Şimdi sürecin işleyişini birlikte ele alalım:
- Başvuru: Hak sahibi baba, çocuğun teslim edilmediğini belirterek ilgili Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’ne başvurur.
- Arabuluculuk ve İkna: Uzmanlar, öncelikle velayet sahibi anne ile iletişime geçer ve mahkeme kararını hatırlatarak çocuğu “Çocuk Görüşme Merkezi”ne getirmesini ister. Amaç, işlemi zorla değil, rızayla ve çocuğun psikolojisini koruyarak gerçekleştirmektir.
- İhlal Halinde: Anne, bu çağrıya uymaz ve çocuğu teslim etmezse, müdürlük durumu bir tutanakla tespit eder ve dosyayı Aile Mahkemesi’ne gönderir.
- Disiplin Hapsi: Aile Mahkemesi, annenin bu davranışının haksız olduğuna kanaat getirirse, annenin “disiplin hapsi” (tazyik hapsi) ile cezalandırılmasına karar verebilir.
- Velayetin Değiştirilmesi: Bu yaptırıma rağmen anne çocuğu göstermemeye devam ederse, bu durum babanın açacağı “velayetin değiştirilmesi” davası için çok kuvvetli bir delil teşkil eder ve annenin velayeti kaybetmesi sonucu doğabilir.
| Tazyik hapsi, 5395 Sayılı Kanun ve İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümleri (İİK 341) kıyasen uygulanarak verilir. |
Çocuk Tesliminde Çocuğun Gitmek İstememesi
Çocuk teslimine ilişkin yeni düzenlemelerin en önemli odak noktası, tam da bu durumdur: velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi. İcra memurlarının çocuğu zorla alması uygulaması kaldırılmıştır. Artık süreç, “Çocuk Görüşme Merkezleri”nde uzmanlar tarafından yönetilmektedir.
Eğer çocuk, belirlenen günde merkeze getirilir ancak babaya gitmek istemediğini beyan ederse, orada bulunan pedagog veya sosyal çalışmacı duruma müdahale eder. Uzmanın görevi, çocuğu zorla babaya teslim etmek değildir. Uzmanın görevi, çocuğun bu isteksizliğinin nedenini anlamaya çalışmak, çocukla ve ebeveynlerle konuşarak aradaki gerilimi azaltmak ve teslimi kolaylaştırmaktır.
Eğer çocuğun direnci, basit bir inat veya anneden ayrılma kaygısı değil de, derin bir korku veya manipülasyon (ebeveyne yabancılaşma) belirtisi ise, uzman bu durumu zorlamaz. Bunun yerine, teslimin gerçekleşmediğini veya çocuğun yoğun direnç gösterdiğini bir tutanağa bağlar. Bu tutanak, mahkemeye gönderilir.
| Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi olgusunun bu merkezlerde uzmanlarca tespit edilmesi, sorunun çözümü için hukuki sürecin yeniden başlamasını tetikler. Mahkeme, bu rapor üzerine kişisel ilişkinin şeklini (örneğin, bir süre uzman eşliğinde merkezde yapılmasına) değiştirebilir veya ebeveynleri danışmanlığa yönlendirebilir. |
Baba Velayeti Nasıl Kaybeder?
Baba velayeti nasıl kaybeder sorusu ile ifade edilmek istenen iki farklı durum olabilir. Bunlardan ilki “velayeti elinde bulunduran bir babanın bu velayeti kaybetmesi”, ikincisi ise “velayeti annede olan bir babanın kalan haklarını kaybetmesi” şeklindedir.
Birinci durum, yani velayet sahibi babanın velayeti kaybetmesi, annenin velayeti kaybetmesiyle aynı hukuki sebeplere tabidir. Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesi uyarınca, eğer baba velayet görevini “ağır biçimde savsaklar”, çocuğun gelişimini (fiziksel, zihinsel, ahlaki) tehlikeye atar veya çocuğa yeterli ilgiyi göstermezse, mahkeme kararıyla velayet babadan alınarak anneye verilebilir.
| Türk Medeni Kanunu – Madde 348: Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir:
1. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi. 2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması. |
İkinci durum, yani velayeti zaten annede olan babanın “kişisel ilişki kurma hakkını” kaybetmesi ise TMK Madde 324/2’de düzenlenmiştir. Babanın çocukla görüşme hakkı, ancak “çocuğun üstün yararının” tehlikeye girmesi halinde hâkim kararıyla kaldırılabilir. Bu durumlar; çocuğun huzurunun ciddi şekilde bozulması, babanın çocuğu istismar etmesi, şiddet uygulaması, babanın çocukla ilgilenmemesi veya çocuğu anneye karşı kışkırtması gibi ağır hallerdir.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, eğer babanın bu olumsuz davranışlarından kaynaklanıyorsa ve bu durum uzman raporlarıyla ispatlanırsa, babanın kişisel ilişki hakkının kaldırılmasına veya kısıtlanmasına (örneğin, refakatçi eşliğinde görüşme) karar verilebilir.
Velayet Davası Dilekçe Örneği
| ……….NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ’NE
DAVACI : İsim-Soyisim, T.C Kimlik Numarası, Adres DAVALI : İsim-Soyisim, T.C Kimlik Numarası, Adres KONU : Velayetin değiştirilmesi talebinden ibarettir. AÇIKLAMALAR : ……..Aile Mahkemesi’nin …/… Esas, …/… Karar sayılı ilamı ile resmi olarak boşandık. Bu boşanma sürecinde, müşterek çocuğumuz …….’nın velayeti davalı babaya verildi. Bu kararı desteklemek amacıyla dilekçemize ilgili kararı ekliyoruz. Ancak sonrasında velayeti elinde bulunduran davalı baba, başka bir birey ile tekrar evlenmiştir. Ancak, bu yeni evlilik sebebiyle davalı baba, çocuğumuza bakmaktan imtina etmektedir. Aynı zamanda, davalının yeni eşi de çocuğun bakımına ilgi göstermemektedir. Davalı babanın çocuğa yeterli bakım sağlamaması sebebiyle müşterek çocuğumuz fiilen zaten benim yanımda kalmaktadır. Çocuğun günlük yaşam masrafları, sosyal ve psikolojik ihtiyaçları şu anda benim sorumluluğum altındadır. Davalı babanın kendi biyolojik çocuğuna dahi yeterli ilgiyi göstermemesi, velayet hakkını sürdürmesi durumunda hem benim hem de çocuğumun zarar görmesine neden olabilir. Çocuk benim yanımda olmasına rağmen velayetin davalı babada olması, çocuğun yaşamında olumsuz etkilere yol açabilir. HUKUKİ DELİLLER : Nüfus Kaydı, ………..Aile Mahkemesi …/… Esas Sayılı Boşanma Kararı, Tanık İfadeleri ve sair hukuki deliller HUKUKİ SEBEPLER : Türk Medeni Kanunu madde 336, madde 337, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve sair hukuki sebepler NETİCE-İ TALEP : Özetle sunduğum sebepler temelinde, ……. adlı çocuğun velayet hakkının mevcut davalı olan babadan alınıp tarafıma verilmesine, yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesine ilişkin olarak, bir karar alınmasını içtenlikle talep ederim. TARİH: (…../ /…..) İSİM-SOYİSİM: İMZA |
Velayet davası gibi mühim konular söz konusu olduğunda, bir boşanma avukatı tarafından destek almanız oldukça önemlidir. Bu destek, davanın seyrini önemli ölçüde değiştirebilir.
| Özetle, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, Medeni Kanun çerçevesinde her zaman “çocuğun üstün yararı” ilkesine göre çözümlenir. Mahkeme, bu isteksizliğin çocuğun babasından kaynaklanan haklı bir nedene mi yoksa velayet sahibi annenin yönlendirmesine mi dayandığını uzman raporları (SİR) aracılığıyla titizlikle araştırır.
Çocuğun beyanı önemli olmakla birlikte tek başına belirleyici değildir ve velayet sahibinin mahkeme kararını haksız yere engellemesi, disiplin hapsinden velayetin değiştirilmesi davasına kadar ciddi hukuki yaptırımlara yol açabilir. Bu nedenle, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi gibi hassas bir süreçte, her iki ebeveynin de çocuğun psikolojisini önceliklendirerek profesyonel hukuki destek alması kritik önem taşımaktadır. |
Sıkça Sorulan Sorular
1. Velayeti annede olan çocuk babasının yanında okula gidebilir mi?
Hayır, çocuğun eğitimi (TMK 340) ve yerleşim yeri (ikametgahı) gibi temel konularda karar verme yetkisi velayet sahibi anneye aittir. Çocuğun kalıcı olarak devam edeceği okulu velayet sahibi anne seçer ve bu, babanın kişisel ilişki hakkı kapsamında değiştirilemez. Babanın bulunduğu farklı bir şehirde çocuğun kalıcı olarak okula gitmesi, ancak velayetin değiştirilmesi davası sonucunda velayetin babaya verilmesi halinde mümkün olabilir.
2. Velayeti annede olan çocuk yurt dışına çıkabilir mi?
Evet, velayet hakkı sahibi anne, çocuğuyla birlikte yurt dışına çıkabilir. Ancak, çocuğa pasaport çıkartılması işlemi için kural olarak velayeti olmayan ebeveynin (babanın) da noter onaylı muvafakatnamesi (izni) gerekmektedir. Eğer baba haklı bir neden olmaksızın izni vermekten kaçınırsa, anne Aile Mahkemesi’ne başvurarak çocuğun yurt dışına çıkışı için babanın izninin yerine geçecek karar verilmesini talep edebilir.
3. Velayeti annede olan çocuk babasıyla yurt dışına çıkabilir mi?
Bu durum, ancak velayet hakkı sahibi olan annenin açık ve yazılı izni (muvafakatnamesi) ile mümkündür. Annenin onayı olmadan, velayeti olmayan baba çocuğu yurt dışına çıkaramaz; zira bu durum velayet hakkının (TMK 339) ihlali anlamına gelir. Anne bu izni vermezse, baba Aile Mahkemesi’ne başvurarak “kişisel ilişkinin yurt dışında icrası” için izin isteyebilir; mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek bu talebi değerlendirir.
4. Velayeti annede olan çocuk şehir dışına çıkabilir mi?
Velayet sahibi anne, çocuğun yerleşim yerini belirleme hakkına (TMK 339) sahip olduğundan, çocukla birlikte dilediği zaman (tatil, ziyaret vb.) şehir dışına çıkabilir. Benzer şekilde, velayeti olmayan baba da, mahkeme kararında aksi yönde kısıtlama bulunmadığı sürece, kendisine tanınan kişisel ilişki süreleri içerisinde çocuğu şehir dışına götürme hakkına sahiptir. Önemli olan, kişisel ilişki süresi bittiğinde çocuğun velayet sahibi anneye teslim edilmesidir.
5. Velayeti annede olan çocuk şehir dışına taşınabilir mi?
Evet, velayet hakkı (TMK 339) çocuğun yerleşim yerini belirleme yetkisini içerdiğinden, velayet sahibi anne çocukla birlikte başka bir şehre taşınabilir. Bu durum, babanın kişisel ilişki hakkını kötüye kullanma (TMK 324) amacı taşımamalıdır. Babanın kişisel ilişki hakkı devam eder, ancak baba bu taşınma nedeniyle değişen koşullara (TMK 183) dayanarak mahkemeden kişisel ilişki düzenlemesinin yeni duruma uyarlanmasını talep edebilir.
6. Velayeti annede olan çocuk babada kalabilir mi?
Evet, bu durum “kişisel ilişki” (görüşme) olarak adlandırılır ve Aile Mahkemesi tarafından boşanma kararıyla birlikte düzenlenir (TMK 182). Hâkim, babanın çocukla ne zaman, ne kadar süreyle ve yatılı olup olmayacak şekilde (örneğin ayın belirli hafta sonları, sömestr veya yaz tatilleri) görüşeceğini karara bağlar. Baba, mahkeme kararında belirtilen bu süreler zarfında çocuğu yanına alma ve çocukla kalma hakkına sahiptir.
| Bu içerik bir hukuki danışmanlık niteliği taşımamaktadır. Yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. |

İstanbul doğumlu Avukat Sevde Özdemir, lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlamış ve İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak stajını yapmıştır. Bugün İstanbul Kartal’da kurduğu hukuk bürosunda serbest avukat olarak hizmet vermektedir.
Aile Hukuku, Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Şirketler Hukuku, Tazminat Hukuku, İcra Hukuku ve Gayrimenkul Hukuku gibi alanlarda uzmanlaşan Sevde Özdemir, müvekkillerine etkili ve çözüm odaklı hukuki destek sağlamaktadır.



