Yerel mahkemenin verdiği kararın ardından, tarafların en çok merak ettiği konu “İstinaf mahkemesi ne kadar sürer?” sorusudur. Adaletin hızlı tecelli etmesi, en az adil bir karar kadar önemlidir. Ancak bu sorunun net ve tek bir cevabı bulunmamaktadır. İstinaf süresi, bir dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) gitmesinden itibaren geçirdiği zamanı ifade eder. 

Bu süre, davanın türüne göre büyük farklılıklar gösterir. Örneğin, bir ceza davası ile bir hukuk davasının istinaf süreci aynı hızda ilerlemeyebilir. Özellikle tutuklu sanıkların bulunduğu ceza dosyaları, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) gereğince öncelikli olarak incelenir. Buna rağmen, mahkemelerin iş yükü bu “önceliğin” dahi aylar sürmesine neden olabilir.

Hukuk davalarında ise süre daha da değişkendir. Bir iş mahkemesi kararı, ivedi yargılama usulüne tabi olduğu için daha hızlı sonuçlanabilir. Ancak karmaşık bir boşanma davası, mal paylaşımı davası veya ticari bir uyuşmazlığın istinaf incelemesi çok daha uzun sürebilir. İstinaf mahkemesinin süresini etkileyen temel faktörler; ilgili Bölge Adliye Mahkemesi’nin iş yükü, davanın karmaşıklığı, dosyadaki delil durumu ve duruşma yapılıp yapılmayacağıdır. 

Bazı dosyalar duruşmasız olarak dosya üzerinden (evrak üzerinden) karara bağlanır. Bu durum süreci hızlandırır. Duruşma açılmasına karar verilmesi ise, yeni bir duruşma günü belirlenmesini ve tebligat süreçlerini gerektirir. Bu da toplam süreyi en az birkaç ay uzatır. Bu yazıda, istinaf sürecinin aşamalarını ve bu aşamaların sürelerini detaylıca inceleyeceğiz.

İstinaf Yargılaması Hakkında Genel Bilgi 

istinaf mahkemesi ne kadar sürer

İstinaf, kelime anlamı olarak “yeniden başlama” veya “sözün başlangıcı” demektir. Hukuk sistemimizde ise istinaf, ilk derece mahkemelerinin (Asliye Hukuk, Asliye Ceza, Sulh Hukuk, İş Mahkemesi vb.) verdiği nihai kararlara karşı başvurulan bir kanun yoludur. Türk hukuk sistemine 2016 yılında tam olarak girmiştir. 

İstinaftan önce, yerel mahkeme kararlarına karşı doğrudan Yargıtay’a “temyiz” başvurusu yapılırdı. Temyiz incelemesi, kararın sadece hukuka uygunluğunu denetlerdi. Yani, olayın nasıl olduğuna (maddi vaka) değil, kanunların doğru uygulanıp uygulanmadığına bakardı. İstinaf ise “ikinci derece” bir yargılama faaliyetidir.

İstinaf mahkemesi olan Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM), dosyayı hem maddi vaka (olayların doğruluğu, delillerin değerlendirilmesi) hem de hukuki (kanunların uygulanması) açıdan denetler. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Madde 341 ve devamında hukuk yargılaması için istinaf yolu düzenlenmiştir. 

İstinaf, yerel mahkemenin kararını adeta yeniden yargılar. Delilleri tekrar değerlendirebilir, tanıkları yeniden dinleyebilir ve hatta yeni delillerin toplanmasına karar verebilir. Eğer ilk derece mahkemesinin kararını hatalı bulursa, o kararı kaldırır ve yerine geçerek yeni bir karar verir. 

Bu yönüyle temyizden köklü bir şekilde ayrılır. İstinafın amacı, ilk derece mahkemelerince verilen kararlardaki olası hata ve eksiklikleri, daha üst bir mahkeme denetiminden geçirerek gidermektir. Bu sayede adalete olan güvenin artırılması hedeflenmiştir.

Hangi Kararlar İstinaf Edilebilir?

Bir karara karşı istinaf yoluna gidilebilmesi için, o kararın kanunun aradığı şartları taşıması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Madde 341, hangi kararların istinaf edilebileceğini açıkça düzenlemiştir. Kural olarak, ilk derece mahkemelerinden verilen “nihai kararlar” istinaf edilebilir. 

Nihai karar, davayı esastan sona erdiren (örneğin davanın kabulü, reddi gibi) kararlardır.

Ancak, her nihai karar otomatik olarak istinaf edilemez. HMK Madde 341/2, malvarlığı davalarında bir “parasal sınır” öngörmüştür. Bu parasal sınır, her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellenir. Eğer dava konusu miktar veya değer bu sınırın altında kalıyorsa, verilen karar kesindir ve istinaf edilemez. Bu sınırın amacı, küçük meblağlı uyuşmazlıkların istinaf mahkemelerini meşgul etmesini önlemektir.

Bununla birlikte, bazı kararlar parasal sınıra bakılmaksızın istinaf edilebilir. Manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar ne olursa olsun istinaf yolu açıktır. Ayrıca, HMK 341(1) bendinde sayılan bazı “ara karar” niteliğindeki kararlar da tek başına istinaf edilebilir. Bunların en önemlileri, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararlarıdır. 

Normalde ara kararlar (örneğin tanık dinletme talebinin reddi) ancak nihai kararla birlikte istinaf edilebilirken, ihtiyati tedbir gibi acil durumlar için kanun istisna tanımıştır. Özetle, davanın esastan sonuçlanmış olması ve malvarlığı davalarında yasal parasal sınırı aşması, istinaf için temel şartlardır.

Hangi Kararlar İstinaf Edilemez?

İstinaf yolunun açık olması kural olsa da, bazı mahkeme kararları “kesin” olarak verilir. Kesin kararlar, verildiği anda hukuken sonuç doğuran ve aleyhine üst mahkemeye başvurulamayan kararlardır. Hangi kararların istinaf edilemeyeceği, yani kesin olduğu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) belirtilmiştir. 

En temel kısıtlama, HMK Madde 341/2’de düzenlenen parasal sınırdır. Malvarlığına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri kanunla belirlenen istinaf sınırının altında kalıyorsa, ilk derece mahkemesinin verdiği nihai karar kesindir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulamaz. 

Bu parasal sınır her yıl güncellendiği için, davanın açıldığı tarihteki sınıra dikkat etmek gerekir.

Parasal sınır dışında, kanunun açıkça “kesin” olduğunu belirttiği başka kararlar da vardır. Örneğin, mahkemenin görev veya yetki itirazının reddine ilişkin verdiği ara kararlar tek başına istinaf edilemez; ancak nihai kararla birlikte denetlenebilir. Hâkimin reddi talebinin reddine ilişkin ara kararlar da böyledir. Çekişmesiz yargı işlerinde (örneğin, isim değişikliği, gaiplik kararı) verilen kararların büyük çoğunluğu da istinaf edilebilir niteliktedir. 

Ancak HMK’nın özel hükümlerle kesin olduğunu belirttiği istisnalar mevcuttur. Ayrıca, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği konularda verilen bazı kararlar veya usule ilişkin basit kararlar da kesin olabilir. Bir kararın kesin olup olmadığını anlamak için, öncelikle kararın nihai bir karar olup olmadığına, ardından ilgili kanun maddesindeki (HMK 341) parasal sınıra ve özel hükümlere bakmak gerekir.

İstinaf Aşamaları

istinaf mahkemesi ne kadar sürer

İstinaf süreci, ilk derece mahkemesi kararının taraflara tebliğ edilmesiyle başlayan teknik bir yolculuktur. Bu yolculuk, Bölge Adliye Mahkemesi’nde (BAM) son bulur. İstinaf süreci temelde beş ana aşamadan oluşur. 

İstinaf sürecinin ne kadar süreceği, bu aşamaların ne kadar hızlı tamamlandığına bağlıdır. 

İlk aşama, “Başvurunun Yapılması”dır. Taraflar, yasal süre içinde (genellikle iki hafta) istinaf dilekçesini ve gerekli harçları kararı veren mahkemeye sunar. İkinci aşama, “Dosyanın Gönderilmesi”dir. Yerel mahkeme, istinaf dilekçesini karşı tarafa tebliğ eder ve cevap dilekçesini bekler. Cevap süresi dolduktan sonra, mahkeme tüm dava dosyasını bir üst yazı ile ilgili Bölge Adliye Mahkemesi’ne fiziken veya UYAP üzerinden gönderir.

Üçüncü aşama, dosyanın BAM’a ulaşmasıyla başlayan “Ön İnceleme”dir. Bu aşama, dosyanın esasına girilmeden önce yapılan bir usul denetimidir. Dördüncü aşama, “Esas İncelemesi”dir. Ön incelemeyi geçen dosya, esastan incelenmek üzere bir hakem heyetine atanır. Bu inceleme, dosya üzerinden veya duruşma açılarak yapılabilir. Son aşama ise “Karar Seçenekleri” ve hükmün verilmesidir. 

BAM, inceleme sonucunda yerel mahkeme kararını onayabilir, düzelterek onayabilir, tamamen kaldırıp yeni bir karar verebilir veya usuli eksiklik nedeniyle dosyayı geri gönderebilir. İşte “istinaf ne kadar sürer?” sorusunun cevabı, bu beş aşamanın her birinde dosyanın ne kadar beklediğine bağlıdır. Özellikle mahkemelerin iş yükü, dosyanın tevzii (dağıtımı) ve inceleme süreçlerini doğrudan etkilemektedir.

1. Başvurunun Yapılması

İstinaf sürecinin hukuken başlaması, usulüne uygun bir başvuru yapılmasına bağlıdır. Başvuru, HMK Madde 342 uyarınca bir “istinaf dilekçesi” ile yapılır. Bu dilekçe, kararı veren ilk derece mahkemesine veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. Başka bir mahkemeye verilmesi durumunda, o mahkeme dilekçeyi derhal kararı veren mahkemeye gönderir. İstinaf başvurusunun en kritik unsuru süredir. 

HMK Madde 345’e göre, hukuk davalarında istinaf başvuru süresi “iki hafta”dır. Bu süre, yerel mahkemenin gerekçeli kararının taraflara usulen tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar. Bu süre “kesin süre”dir; yani hâkim tarafından uzatılamaz veya kısaltılamaz. Sürenin kaçırılması, istinaf hakkının kaybedilmesine yol açar ve karar kesinleşir.

İstinaf dilekçesinde, HMK 342’de belirtilen unsurların bulunması gerekir. Tarafların bilgileri, T.C. kimlik numaraları, tebliğ tarihi ve en önemlisi “başvuru sebepleri ve gerekçesi” açıkça yazılmalıdır. İstinaf, sadece “kararı beğenmedim” demek değildir; kararın hangi maddi veya hukuki sebeplerle hatalı olduğunun açıklanması gerekir. 

Başvuru yapılırken, HMK Madde 344 gereğince gerekli istinaf harçları ve tebliğ giderlerinin de mahkeme veznesine yatırılması zorunludur. Eğer harçlar eksik yatırılırsa veya hiç yatırılmazsa, mahkeme başvurana bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksiklik giderilmezse, başvuru yapılmamış sayılır. Başvuru süresine ve harçlara dikkat edilmesi, hak kaybı yaşamamak için hayati önem taşır.

2. Dosyanın Gönderilmesi

İstinaf dilekçesi süresi içinde ve harçları ödenerek mahkemeye sunulduktan sonra, dosya hemen Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) gönderilmez. Önce yerel mahkemede tamamlanması gereken bazı usuli işlemler vardır. HMK Madde 347, bu süreci düzenler. 

Kararı veren ilk derece mahkemesi, sunulan istinaf dilekçesini derhal karşı tarafa tebliğ eder. Karşı tarafın, bu tebliğden itibaren “iki hafta” içinde cevap dilekçesi verme hakkı vardır. Karşı taraf, cevap dilekçesinde kendi savunmalarını ve istinaf talebinin neden haksız olduğunu belirtebilir.

Dahası, HMK Madde 348, “katılma yolu ile istinaf” hakkını düzenler. Bu, çok önemli bir haktır. Diyelim ki, davayı kısmen kazanan ve kendi istinaf süresini (iki hafta) kaçıran bir taraf, diğer tarafın istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edildiğinde, bu dilekçeye cevap verirken kendisi de kararı istinaf edebilir. Buna “katılma” denir. Bu imkan, cevap dilekçesi süresi olan iki hafta içinde kullanılabilir. 

Yerel mahkeme, tüm bu dilekçe teatisi (karşılıklı verilmesi) tamamlandıktan sonra veya yasal süreler dolduktan sonra, dosyayı eksiksiz bir şekilde ilgili Bölge Adliye Mahkemesi’ne bir üst yazı (müzekkere) ile gönderir. Bu gönderme işlemi, dosyanın fiziken veya UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) üzerinden dijital olarak iletilmesi şeklinde olur. Bu aşama, tebligat süreleri ve mahkemenin posta işlemleri nedeniyle birkaç hafta sürebilir.

3. Ön İnceleme

Dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) ulaştıktan sonra, derhal davanın esasına (içeriğine) bakılmaz. Dosya önce, HMK Madde 352’de düzenlenen “Ön İnceleme” aşamasından geçer. Bu aşama, dosyanın bir nevi usul filtresidir. Dosya, BAM’da ilgili hukuk dairesine tevzi edilir (atanır) ve bir tetkik hâkimi veya üye tarafından ön incelemeye alınır. Bu inceleme, dosya üzerinden (duruşmasız) yapılır. 

Mahkeme bu aşamada, davanın esasına girmeden önce sadece şu hususları kontrol eder: Başvurunun süresi içinde yapılıp yapılmadığı (HMK 345’teki iki haftalık süreye uyulmuş mu?), kararın istinaf edilebilir (kesin olmayan) bir karar olup olmadığı (HMK 341’deki parasal sınır aşılmış mı?), başvuru şartlarının (harçlar, geçerli dilekçe) yerine getirilip getirilmediği ve başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin dilekçede hiç gösterilip gösterilmediği.

Eğer bu incelemede ciddi bir usuli eksiklik tespit edilirse, BAM esasa girmeden “usulden ret” kararı verebilir. Örneğin, iki haftalık yasal süre geçirildikten sonra yapılan istinaf başvurusu, başka hiçbir şeye bakılmaksızın HMK 352 uyarınca reddedilir. Aynı şekilde, parasal sınırın altında kalan bir karara karşı yapılan başvuru da reddedilir. 

Eğer dosyada, HMK 344 uyarınca ödenmesi gereken harçlarda bir eksiklik varsa ve ilk derece mahkemesi bu eksikliği gidermemişse, BAM bu eksikliğin giderilmesi için bir haftalık kesin süre verebilir. Ön inceleme, dosyanın esastan görülmeye elverişli olup olmadığını denetleyen hayati bir aşamadır.

4. Esas İncelemesi

İstinaf dosyası ön incelemeyi (HMK 352) başarıyla geçerse, yani usuli bir eksiklik bulunmazsa, “Esas İncelemesi” aşamasına geçilir. Bu aşama, istinafın asıl amacı olan, ilk derece mahkemesi kararının maddi ve hukuki denetiminin yapıldığı yerdir. 

Esas incelemesinin en temel kuralı, HMK Madde 355’te belirtilmiştir: “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.” Yani Bölge Adliye Mahkemesi (BAM), davacının veya davalının dilekçesinde “şu nedenle karar hatalıdır” demediği bir konuyu kural olarak kendiliğinden inceleyemez. 

Temyizden farklı olarak istinafta, ilk derece mahkemesinin yaptığı tüm yargılamayı baştan sona kontrol etmek gibi bir görevi yoktur. Sadece itiraz edilen noktaları denetler.

Bu kuralın tek istisnası, “kamu düzenine aykırılık” halleridir. Eğer mahkeme, dilekçede belirtilmese bile, davanın temel direklerini sarsan (örneğin, görevsiz bir mahkemenin karar vermesi gibi) kamu düzenine aykırı bir hata fark ederse, bunu “resen” (kendiliğinden) dikkate alır. Esas incelemesi, HMK Madde 353 uyarınca kural olarak “duruşmasız” yani dosya üzerinden yapılır. 

Ancak, HMK 356’ya göre, bazı durumlarda (örneğin, yeniden tanık dinlenmesi, keşif yapılması gibi) duruşma açılmasına karar verilebilir. Duruşma açılması, sürecin uzaması anlamına gelse de, adaletin tam olarak sağlanması için gerekli olabilir. İnceleme sonunda BAM, dosyanın esası hakkında nihai kararını verir.

Karar Seçenekleri

Bölge Adliye Mahkemesi (BAM), yaptığı esas incelemesi sonucunda çeşitli kararlar verebilir. Bu kararlar, HMK Madde 353’te detaylıca düzenlenmiştir. İlk ve en yaygın seçenek, istinaf başvurusunun “esastan reddi” kararıdır (HMK 353/b/1). 

Bu karar, BAM’ın, ilk derece mahkemesinin verdiği kararı hem usul hem de esas yönünden hukuka uygun bulduğu anlamına gelir. Yani, istinaf başvurusu haksız bulunmuş ve yerel mahkeme kararı onanmıştır.

İkinci seçenek, kararın “düzeltilerek yeniden esas hakkında” karar verilmesidir (HMK 353/b/2). Bu durumda, yargılamada bir eksiklik yoktur ancak kanunun olaya uygulanmasında veya kararın gerekçesinde basit hatalar (örneğin, faiz hesabında hata, vekalet ücretinin yanlış hesaplanması gibi) vardır. BAM, bu hataları kendisi düzeltir ve kararın düzeltilmiş haliyle onanmasına karar verir.

Üçüncü ve en önemli seçenek, HMK Madde 353/a’da düzenlenen “kararın kaldırılması ve dosyanın geri gönderilmesi” kararıdır. Bu, ağır usul hataları (örneğin, davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermesi, önemli delillerin toplanmamış olması) bulunduğunda verilir. BAM, kararı kaldırır ve yeniden yargılama yapması için dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderir. 

Son olarak, eğer BAM duruşma yapmışsa (HMK 356), ilk derece mahkemesi kararını tamamen kaldırıp, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurabilir. Bu, BAM’ın yerel mahkemenin yerine geçerek “davanın reddine” veya “davanın kabulüne” şeklinde yeni bir karar vermesi demektir. Bu seçenekler, istinafın sadece bir onama mercii olmadığını, aynı zamanda bir yeniden yargılama mercii olduğunu gösterir.

İstinaf aşamaları ile ilgili başka sorularınız var ise, bu konuda iyi bir avukattan hukuki danışmanlık almanız önerilir.

Ceza Yargılaması

istinaf mahkemesi ne kadar sürer

İstinaf kanun yolu, sadece hukuk davalarına (HMK) özgü değildir; ceza yargılamasının da temel bir parçasıdır. Ceza davalarındaki istinaf süreci, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ile düzenlenmiştir. Hukuk yargılamasındaki genel mantık (ilk derece kararlarının denetlenmesi) burada da geçerlidir. Ancak, ceza hukukunun doğası gereği (kişi özgürlüğü ve güvenliği söz konusu olduğundan) süreler, usuller ve öncelikler farklılık gösterir. 

Ceza yargılamasında istinaf başvuruları, Bölge Adliye Mahkemeleri bünyesindeki “Ceza Daireleri” tarafından incelenir. Hukuk davalarında olduğu gibi, ceza davalarında da her karar istinaf edilemez. CMK Madde 272, hangi kararların istinaf edilebileceğini düzenler. Örneğin, sonuç olarak verilen 15 yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, istinaf incelemesinden sonra doğrudan temyiz (Yargıtay) yoluna tabidir.

Ceza yargılamasındaki istinaf süreleri, hukuk davalarından farklılık gösterebilir. Sürecin ne kadar süreceği sorusu, ceza dosyalarında daha da kritiktir. Özellikle sanığın “tutuklu” olması, dosyanın akıbetini doğrudan etkiler. CMK Madde 279, “Tutuklu sanığın durumu, istinaf yoluna başvurulması hâlinde, dosyayla birlikte bölge adliye mahkemesine gönderilir. 

Bölge adliye mahkemesi, tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmediğine karar verir.” hükmünü amirdir. Ayrıca, tutuklu bulunan sanıkların dosyaları, BAM Ceza Daireleri’nde “öncelikle” incelenir. Ancak, “öncelikli” demek, “hemen” demek değildir. Ceza dairelerinin ağır iş yükü, tutuklu dosyaların incelenmesinin bile aylarca sürmesine neden olabilmektedir.

Ceza yargılamaları konusunda hukuki danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak isterseniz, Ceza Avukatı Sevde Özdemir ile buradan iletişime geçebilirsiniz.

Ceza Yargılamasında İstinaf Başvurusu ve Süreci

Ceza yargılamasında istinaf başvurusu ve süreci, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndan (HMK) farklı olarak Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümlerine tabidir. CMK Madde 273’e göre, istinaf başvurusu, hükmün açıklanmasından (tefhim) itibaren “iki hafta” (14 gün) içinde yapılır. Bu süre, hukuk davalarındaki gibi kararın “tebliğinden” (tarafa bildirilmesinden) değil, kural olarak “tefhiminden” (duruşmada yüzden okunmasından) itibaren başlar. 

Eğer sanık duruşmada hazır değilse (yokluğunda karar verilmişse), bu iki haftalık süre kararın “tebliğinden” itibaren başlar. Bu süre ayrımı çok kritiktir ve hak kaybına yol açabilir. Başvuru, kararı veren ilk derece mahkemesine (Asliye Ceza, Ağır Ceza vb.) bir dilekçe ile veya mahkeme kâtibine beyanda bulunarak yapılır. Beyan tutanağa geçirilir ve hâkime onaylatılır.

Dilekçe veya tutanak mahkemeye verildikten sonra, CMK Madde 275 uyarınca, istinaf başvurusunun kabul edilebilir olup olmadığına (süre, kararın istinaf edilebilirliği) dair ilk derece mahkemesi bir “kabul edilebilirlik kararı” verir. Eğer başvuru süresinde yapılmamışsa veya karar kesin ise, mahkeme “istinaf başvurusunun reddine” karar verir. Bu ret kararına karşı da itiraz edilebilir. 

Eğer başvuru kabul edilirse, dosya, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) gönderilir. BAM’da dosya ilgili ceza dairesine tevzi edilir. Ceza dairesi, önce CMK Madde 280 uyarınca bir ön inceleme yapar. Bu süreç, ceza dosyalarının karmaşıklığı nedeniyle zaman alır.

Ceza Yargılamasında İstinaf Süresi

“Ceza davası istinafta ne kadar sürer?” sorusu, sanıkların ve mağdurların en çok endişe ettiği konudur. Bu sürenin belirsizliği, adli süreçlerin en zorlu yanlarından biridir. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), istinaf incelemesinin ne kadar sürede tamamlanacağına dair net bir gün veya ay belirlememiştir. Süre, tamamen Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) Ceza Dairesi’nin iş yüküne ve dosyanın niteliğine bağlıdır. 

Ancak, CMK bazı dosyaların daha hızlı incelenmesi için bir öncelik sıralaması getirmiştir. CMK Madde 279 uyarınca, “tutuklu” sanıkların dosyaları BAM’da “öncelikle” incelenir. Bu, özgürlüğü kısıtlanmış bir kişinin durumunun ivedilikle değerlendirilmesi zorunluluğundan kaynaklanır.

Buna rağmen, “öncelikli” inceleme dahi, ceza dairelerindeki yoğunluk nedeniyle aylarca sürebilir. Tutuksuz yargılanan sanıkların dosyaları ise çok daha uzun süre bekleyebilmektedir. 

Bir ceza dosyasının istinaf süresini etkileyen diğer faktörler şunlardır: Davanın karmaşıklığı (örneğin, organize suç örgütü davası), sanık ve tanık sayısı, incelenmesi gereken delil miktarı (HTS kayıtları, bilirkişi raporları) ve duruşma açılıp açılmayacağı. 

CMK Madde 280, BAM’ın dosya üzerinden karar verebileceği halleri saymıştır. Ancak duruşma açılması gereken (örneğin, cezanın 5 yılın üzerinde olması gibi) durumlarda, süreç kaçınılmaz olarak uzar. Duruşma günü verilmesi, tebligatların yapılması ve duruşmanın icrası, sürece en az 3-6 ay ekleyebilir. Ortalama bir ceza dosyasının istinafta 1 ila 2 yıl arasında kalması, mevcut iş yükünde olağan karşılanmaktadır.

Ceza Yargılamasında İstinaf Mahkemesinin İnceleme Süresi

Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) Ceza Dairesi’ne gelen bir dosyanın inceleme süresi, belirli aşamalardan geçerek ilerler. Dosya BAM’a ulaştığında, CMK Madde 280 uyarınca bir “ön inceleme” yapılır. Bu aşamada dosyanın esasına girilmez. Sadece başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığı, kararın istinaf edilebilir olup olmadığı ve başvuranın buna hakkı olup olmadığı gibi usuli kontroller yapılır. 

Bu ön inceleme dahi birkaç ay sürebilir. Eğer bir usul hatası varsa, BAM “istinaf başvurusunun esastan reddine” (usulden ret) karar verebilir.

Ön incelemeyi geçen dosya, esastan incelemeye alınır. Bu incelemenin süresini belirleyen temel faktör, incelemenin “dosya üzerinden” mi yoksa “duruşmalı” mı yapılacağıdır. CMK Madde 280, BAM’a geniş bir takdir hakkı tanımıştır. Eğer ilk derece mahkemesinin kararında bir hukuka aykırılık yoksa, delil değerlendirmesi doğruysa, BAM dosya üzerinden “istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verebilir. Bu, en hızlı seçenektir. 

Eğer kararda düzeltilmesi gereken basit hatalar varsa, “düzeltilerek esastan ret” kararı verilir. Ancak, CMK 280/1-g bendi uyarınca, bazı durumlarda (özellikle 5 yılı aşan hapis cezaları) veya mahkemenin gerekli gördüğü hallerde “duruşma açılmasına” karar verilir. Duruşma açılması, inceleme süresini ciddi şekilde uzatır. Yeni bir duruşma günü belirlenir, taraflara tebligat yapılır, gerekirse sanık ve tanıklar yeniden dinlenir. Bu süreç, incelemenin toplam süresini bir yıl veya daha fazla uzatabilir.

Ceza Yargılamasında Tarafların Hakları

Ceza yargılamasında istinaf aşaması, tarafların haklarının devam ettiği bir yargılama sürecidir. Bu sadece bir dosya incelemesi değildir. Başta sanık olmak üzere, katılan (mağdur) ve Cumhuriyet savcısının bu süreçte önemli hakları bulunmaktadır. İlk ve en temel hak, süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmaktır. 

CMK Madde 273, kimlerin istinaf başvurusu yapabileceğini belirtir: Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve katılan. Sanık, aleyhine olan hükme karşı; katılan ise hem cezanın azlığı hem de beraat kararı gibi aleyhine olan hükümlere karşı istinaf yoluna gidebilir.

İstinaf incelemesi sırasında, özellikle “duruşma açılmasına” karar verilirse, tarafların hakları daha da belirginleşir. CMK Madde 282, duruşmada sanığın ve müdafiinin hazır bulunma hakkını güvence altına alır. Eğer sanık tutukluysa ve duruşmaya katılmak isterse, SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) aracılığıyla veya fiziken duruşmaya katılımı sağlanır. 

Sanık, ilk derece mahkemesinde olduğu gibi, istinaf duruşmasında da “savunma hakkı”na sahiptir. Delilleri tartışabilir, tanıklara soru sorulmasını isteyebilir ve esas hakkında mütalaaya karşı savunma yapabilir. 

CMK Madde 216/3’te yer alan “son sözün sanığa ait olması” kuralı, istinaf duruşması için de geçerlidir. Katılan da duruşmaya vekil ile katılarak iddialarını ve taleplerini dile getirebilir. Taraflar, BAM’ın vereceği karara karşı, şartları oluşmuşsa (CMK 286), temyiz (Yargıtay) yoluna gitme hakkına da sahiptirler.

Hukuk Yargılaması

Hukuk yargılaması, kişiler arasındaki özel hukuk uyuşmazlıklarını (alacak, boşanma, miras, iş hukuku vb.) çözen sivil yargı koludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), bu yargılamanın usul ve esaslarını belirler. İlk derece mahkemesinde (Sulh Hukuk, Asliye Hukuk, İş, Aile, Ticaret Mahkemesi) görülen dava sonucunda verilen nihai karara karşı tarafların başvurduğu temel kanun yolu “istinaf”tır. 

Ceza yargılamasından farklı olarak, hukuk yargılamasında istinafın temel amacı, maddi vakıaların ve delillerin yeniden değerlendirilmesidir. Özellikle çekişmeli boşanma davaları, mal paylaşımı davaları veya karmaşık ticari alacak davalarında, ilk derece mahkemesinin delilleri eksik veya hatalı değerlendirdiği iddiası sıkça öne sürülür.

“Hukuk davası istinafta ne kadar sürer?” sorusunun cevabı da ceza davaları kadar belirsizdir. Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM) Hukuk Daireleri’nin iş yükü, bu süreyi belirleyen en önemli faktördür. Örneğin, Aile Mahkemesi kararlarını inceleyen hukuk dairesi ile İş Mahkemesi kararlarını inceleyen hukuk dairesinin iş yükü farklıdır. İş davaları, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereği “ivedi” ve “öncelikli” görülmesi gereken dosyalardır. 

Buna rağmen, bir iş davasının istinafta 1 yılı aşkın süre beklemesi mümkündür. Çekişmeli boşanma ve mal paylaşımı gibi daha karmaşık dosyaların istinaf incelemesi ise 2 yılı bulabilmekte veya aşabilmektedir. Süreç, dosyanın duruşmalı (HMK 356) veya duruşmasız (HMK 353) incelenmesine göre de değişiklik gösterir.

İstinaf Mahkemesi Ön İnceleme Ne Kadar Sürer?

istinaf mahkemesi ne kadar sürer

İstinaf sürecinin ilk adımı olan “Ön İnceleme”, Bölge Adliye Mahkemesi’nin (BAM) dosyayı esastan incelemeye almadan önce yaptığı bir usul denetimidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Madde 352, bu aşamanın çerçevesini çizer. Peki, bu ön inceleme aşaması ne kadar sürer? Kanunda, BAM’ın ön incelemeyi tamamlaması için belirlenmiş bir “azami süre” veya “gün sınırı” yoktur. 

Süre, tamamen dosyanın BAM’a ulaştığı andaki iş yüküne, dosyanın ilgili daireye tevzi edilme (atanma) hızına ve ön incelemeyi yapacak üyenin çalışma temposuna bağlıdır.

Genel uygulamada, bir dosyanın BAM’a kaydolmasından sonra ön incelemesinin yapılması birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişebilir. Eğer dosyada HMK Madde 344 uyarınca yatırılması gereken harçlarda bir eksiklik varsa, ön inceleme aşamasında bu durum tespit edilir. Mahkeme, bu eksikliğin giderilmesi için başvurana “bir haftalık kesin süre” verir. Bu süre, tebligat süresiyle birlikte ön inceleme aşamasının uzamasına neden olur. 

Eğer dosyada süresinde başvuru yapılmaması veya kararın kesin (istinaf edilemez) olması gibi net bir usuli hata varsa, ön inceleme daha hızlı tamamlanır ve “usulden ret” kararı verilir. Ancak çoğu dosyada, bu kontrollerin yapılması ve “esas incelemeye geçilmesine” dair bir ara karar oluşturulması, ortalama 2 ila 4 ay sürebilmektedir.

İstinaf Ön İnceleme Sürecinin Aşamaları

“Ön İnceleme” (HMK 352), tek bir işlemden oluşmaz; kendi içinde belirli aşamaları olan bir denetim sürecidir. Dosya, ilk derece mahkemesinden Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) geldiğinde, BAM’ın “Tevzi Bürosu”na düşer. 

Burada dosya, konusuna göre (örneğin, Aile Mahkemesi kararıysa Aile Hukuku Dairesi’ne, Ticaret Mahkemesi kararıysa Ticaret Hukuku Dairesi’ne) ilgili hukuk dairesine atanır. Bu ilk aşamadır. İkinci aşamada, daire başkanı dosyayı incelemesi için bir “tetkik hâkimi” veya “üye” görevlendirir.

Üçüncü aşama, asıl denetimin yapıldığı HMK 352 kontrol listesi aşamasıdır. Görevli üye, dosyayı açar ve şu kontrolleri yapar:

  1. Kararın Niteliği: Karar, istinaf edilebilir bir nihai karar mı, yoksa HMK 341’deki parasal sınırın altında kalan “kesin” bir karar mı?
  2. Süre Kontrolü: Başvuru, HMK 345’teki iki haftalık yasal süre içinde yapılmış mı?
  3. Harç ve Gider Kontrolü: HMK 344 uyarınca gerekli harçlar ve giderler yatırılmış mı?
  4. Dilekçe Şartları: Dilekçe, HMK 342’deki asgari şartları (taraflar, imza, karar bilgisi) taşıyor mu? Başvuru sebepleri en azından temel düzeyde belirtilmiş mi?

Dördüncü ve son aşama, bu kontrollere göre bir “karar” verilmesidir. Eğer 1. veya 2. maddede bir sorun varsa (karar kesinse veya süre kaçırılmışsa), BAM “usulden ret” kararı verir. Eğer 3. maddede sorun varsa, başvurana bir haftalık “kesin süre” verilir. Eğer tüm bu aşamalar sorunsuz geçilirse, dosyanın “esas incelemesine” alınmasına karar verilir ve dosya, esas inceleme sırasına girer.

Süre Uzatımı İhtimali

İstinaf sürecinde “süre uzatımı” kavramı, genellikle tarafların yasal sürelerini uzatıp uzatamayacağı ile ilgilidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), bu konuda çok katıdır. HMK Madde 90, “Kanunun belirlediği süreler kesindir.” ve “Hâkim, kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez.” der. İstinaf başvuru süresi olan “iki hafta” (HMK 345) ve cevap süresi olan “iki hafta” (HMK 347) kanunla belirlenmiş sürelerdir. 

Dolayısıyla, bir avukatın veya tarafın, “Dilekçemi hazırlayamadım, süre uzatımı istiyorum” demesi hukuken mümkün değildir. Bu süreler kaçırılırsa hak kaybedilir. Tek istisna, HMK Madde 95’te düzenlenen “eski hâle getirme” durumudur. Eğer taraf, elinde olmayan sebeplerle (ağır hastalık, kaza, doğal afet gibi) süreyi kaçırmışsa, bu durumu ispatlayarak sürenin iadesini talep edebilir.

Mahkemenin kendi çalışma süresinin “uzaması” ise farklı bir konudur. Bu, yasal bir “süre uzatımı” değil, yargılamanın “gecikmesi” veya “uzaması”dır. Kanun, mahkemeye “esas incelemeyi 6 ayda bitir” gibi bir süre koymamıştır. Bu nedenle, mahkemenin iş yükü fazlaysa, inceleme süresi kendiliğinden uzar. 

Tarafların bu süreci “ivedilikle görülmesini talep etmek” dışında hızlandırma imkanı yoktur. Sadece 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gibi özel kanunlarda, o davaların “öncelikle” görülmesi gerektiği belirtilmiştir. Ancak bu “öncelik” talebi dahi, mahkemenin yoğunluğu karşısında süreci aylarca beklemekten kurtaramayabilir.

İş Mahkemesi İstinaf Süresi Ne Kadar Sürer?

İş mahkemesi davaları (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, işe iade davaları vb.), çalışanların temel haklarını ve geçimlerini ilgilendirdiği için “ivedi” (acele) nitelikte sayılır. Bu nedenle, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, bu davaların istinaf süreçlerine özel düzenlemeler getirmiştir. Kanunun 7. maddesi, iş mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvuru süresini “iki hafta” olarak belirler. Bu süre, kararın tebliğinden itibaren başlar. 

İş davalarının en önemli farkı, istinaf incelemesinin “öncelikli” olarak yapılması zorunluluğudur. 7036 sayılı Kanun, Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) ilgili hukuk dairesinin, iş hukuku dosyalarını “diğer dosyalardan önce” ve “ivedilikle” inceleyip karara bağlamasını emreder.

Bu yasal zorunluluk, iş davalarının istinaf sürelerinin, diğer hukuk davalarına (örneğin bir tapu iptal davası) göre daha kısa olmasını sağlar. Ancak, “daha kısa” olması, “kısa” olduğu anlamına gelmez. Özellikle büyük şehirlerdeki BAM’ların iş hukuku daireleri, muazzam bir dosya yükü altındadır. “Öncelikli” dosyaların sayısı o kadar fazladır ki, dosyalar kendi içinde bir öncelik sırasına girmektedir. 

Güncel uygulamada, bir iş mahkemesi dosyasının istinaf incelemesinin tamamlanması, dosyanın BAM’a geliş tarihinden itibaren 8 ay ila 1.5 yıl arasında değişebilmektedir. İşe iade davaları, niteliği gereği biraz daha hızlı sonuçlanma eğilimindedir. Ancak hiçbir iş davasının istinaftan birkaç ay içinde dönmesi beklenmemelidir.

İstinaf Kabul Edilirse Ne Olur?

“İstinafın kabul edilmesi”, başvurunun HMK 352’deki ön incelemeyi geçtiği ve esastan incelenmeye hak kazandığı anlamına gelebilir. Ancak genellikle bu tabir, başvurunun “haklı bulunması” ve esas inceleme sonucunda lehe karar verilmesi anlamında kullanılır. 

Eğer istinaf başvurusu esas inceleme sonucunda haklı bulunursa, yani “kabul edilirse”, Bölge Adliye Mahkemesi’nin (BAM) önünde çeşitli seçenekler vardır. Bu, ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunun tespiti demektir.

Eğer hata, HMK 353/b/2 uyarınca basit bir yanlışlık ise (hesap hatası, vekalet ücreti hatası gibi) ve yeniden yargılama gerektirmiyorsa, BAM bu hatayı “düzelterek” yerel mahkeme kararını onar. Buna “düzeltilerek onama” denir. Eğer hata daha ciddiyse ve düzeltilerek onarılamayacak nitelikteyse, iki temel sonuç doğar. 

Birincisi, HMK 353/a uyarınca ağır bir usul hatası (örneğin, önemli bir tanığın dinlenmemesi) varsa, BAM yerel mahkeme kararını “kaldırır” ve dosyayı yeniden yargılama yapması için ilk derece mahkemesine “geri gönderir”. 

İkincisi ve en sık görülen durum, BAM’ın HMK 356 uyarınca duruşma yaparak veya dosya üzerinden ilk derece mahkemesi kararını “kaldırması” ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurmasıdır. Yani BAM, “Davanın reddine” veya “Davanın kabulüne” şeklinde, yerel mahkemenin kararının yerine geçen yeni bir karar verir. 

Sonuç olarak, istinafın kabulü, hatalı olan ilk derece mahkemesi kararının değiştirilmesi veya kaldırılması demektir.

Temyiz ve İstinaf Arasındaki Fark Nedir?

Temyiz ve istinaf, Türk hukuk sistemindeki iki farklı kanun yolu denetimidir. 2016 yılına kadar hukuk sistemimizde sadece “temyiz” vardı. Temyiz mercii Yargıtay’dır. İstinaf ise 2016’da faaliyete geçen Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM) tarafından yürütülen bir denetimdir. 

Aralarındaki temel fark, denetimin kapsamıdır. Temyiz (Yargıtay), bir kararı sadece hukuki açıdan denetler. Yani, “Olaylar doğru tespit edilmiş mi?” veya “Deliller yeterli mi?” sorularıyla ilgilenmez. Sadece “Kanun doğru uygulanmış mı?” sorusuna cevap arar. Yargıtay’ın denetimi bir “hukukilik denetimi”dir. Yargıtay, kararı ya “onar” ya da hukuka aykırı bulursa “bozar” (ve dosyayı geri gönderir).

İstinaf (BAM) ise “ikinci derece” bir yargılamadır. İstinaf, kararı hem maddi vaka hem de hukuki açıdan denetler. Yani, BAM, “Olaylar gerçekten böyle mi oldu?”, “Deliller doğru değerlendirildi mi?” ve “Kanun doğru uygulandı mı?” sorularının tamamına bakar. İstinaf mahkemesi, gerekirse tanıkları yeniden dinleyebilir, keşif yapabilir ve ilk derece mahkemesinin delil takdirini değiştirebilir. 

En önemlisi, istinaf mahkemesi, Yargıtay gibi sadece “bozma” kararı vermez; eğer kararı hatalı bulursa, o kararı “kaldırır” ve yerine geçerek davanın esası hakkında yeniden hüküm kurar. Güncel sistemde, ilk derece mahkemesi kararından sonra önce istinaf (BAM) yolu vardır. 

BAM’ın verdiği kararlara karşı ise, ancak HMK 362’deki parasal sınırı (temyiz sınırı) aşıyorsa temyiz (Yargıtay) yoluna gidilebilir. İstinaf, ana denetim yolu haline gelmiş, temyiz ise daha sınırlı bir hukukilik denetimine dönüşmüştür.

Özetle, “İstinaf mahkemesi ne kadar sürer?” sorusunun net bir cevabı yoktur; süre, Bölge Adliye Mahkemesi’nin (BAM) iş yüküne, davanın türüne (hukuk/ceza) ve karmaşıklığına göre değişir. Dosya, BAM’da ön inceleme ve esas inceleme aşamalarından geçer ve bu süreç ortalama 1 ila 2 yıl sürebilmektedir. 

İstinaf, ilk derece mahkemesi kararını hem olgusal hem de hukuki açıdan denetler ve kararı onama, düzeltme, geri gönderme veya kaldırıp yeniden hüküm kurma yetkisine sahiptir. İş davaları ve tutuklu ceza dosyaları öncelikli görülse de, bu durum dahi incelemenin aylarca sürmesini engellemez.

Sıkça Sorulan Sorular

1. İstinafa giden dosya ne zaman sonuçlanır?

İstinafa giden bir dosyanın sonuçlanması için net bir yasal süre bulunmamaktadır. Bu süre; davanın hukuk veya ceza davası olmasına, dosyanın karmaşıklığına, ilgili Bölge Adliye Mahkemesi’nin (BAM) iş yüküne ve duruşma yapılıp yapılmayacağına göre değişir. Tutuklu ceza dosyaları ve iş davaları gibi ivedi işler öncelikli görülse de, uygulamada bu süre ortalama 1 ila 2 yıl arasında sürebilmektedir.

2. Dosya istinafa giderse ne olur?

Dosya istinafa gittiğinde, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın icrası kural olarak durmaz (HMK 350) ancak karar kesinleşmez. Dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) gönderilir ve burada önce usul yönünden (ön inceleme), sonra esas yönünden (esas inceleme) denetlenir. 

BAM, inceleme sonucunda yerel mahkeme kararını hukuka uygun bularak onayabilir (esastan ret), kararı kaldırıp yeni bir karar verebilir veya ağır usul hataları varsa dosyayı yerel mahkemeye geri gönderebilir.

3. İstinaf mahkemesi en fazla ne kadar sürer?

Kanunlarımızda istinaf incelemesi için belirlenmiş bir “en fazla” (azami) süre yoktur. Süre, tamamen dosyanın bulunduğu Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) dairesinin iş yükü, dosyanın karmaşıklığı ve duruşma açılma zorunluluğu gibi faktörlere bağlıdır. Özellikle ağır iş yükü olan mahkemelerde, karmaşık hukuk veya ceza davalarının sonuçlanmasının 2-3 yılı bulması mümkündür.

4. İstinaf dosyayı bozarsa ne olur?

Halk arasında “bozma” olarak kullanılsa da, istinaf mahkemesi (BAM) teknik olarak “bozma” değil, “kaldırma” kararı verir. Eğer BAM, ağır bir usul hatası (HMK 353/a) tespit ederse, kararı “kaldırır” ve yeniden yargılama için dosyayı ilk derece mahkemesine “geri gönderir”. 

Eğer BAM, kararı esastan hatalı bulup (HMK 356) kendisi “kaldırırsa”, bu durumda geri göndermez, yerel mahkemenin yerine geçerek davanın esası hakkında (örneğin kabul veya ret şeklinde) yeni bir hüküm kurar.

5. İstinafa giden karar değişir mi?

Evet, istinafın amacı zaten kararın denetlenmesi ve hatalıysa değiştirilmesidir. Bölge Adliye Mahkemesi (BAM), yaptığı incelemede ilk derece mahkemesi kararını hatalı bulursa kararı değiştirebilir. BAM, basit hataları “düzelterek onarabilir” (HMK 353/b/2) veya kararı tamamen “kaldırarak” davanın esası hakkında (örneğin, davanın kabulü yerine reddine) yeni bir karar verebilir (HMK 356). 

Ancak, BAM kararı hukuka uygun bulursa “esastan reddederek” onar, bu durumda karar değişmemiş olur.

6. İstinaf mahkemesi neden uzun sürer?

İstinaf mahkemelerinin uzun sürmesinin temel nedeni, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin (BAM) sahip olduğu ağır iş yüküdür. Her daireye gelen binlerce dosya, incelenmek için sıraya girmekte ve bu da ciddi bir yığılmaya neden olmaktadır. Ayrıca, davanın karmaşık olması, çok sayıda delilin yeniden incelenmesi gerekliliği, tebligat süreçleri ve özellikle duruşma açılmasına karar verilmesi süreci daha da uzatmaktadır.

7. Dosya 2 kez istinafa gider mi?

Aynı karar 2 kez istinafa gitmez; bir karar üzerindeki istinaf denetimi bir kez yapılır. Ancak, istinaf mahkemesi (BAM), dosyayı ağır bir usul hatası nedeniyle “kaldırıp” yerel mahkemeye “geri gönderirse” (HMK 353/a), yerel mahkeme yeniden yargılama yapmak zorundadır. 

Yerel mahkeme bu yargılama sonunda yeni bir karar verir. İşte, yerel mahkemenin bu “yeni” kararına karşı tarafların tekrar istinafa başvurma hakkı vardır. Bu durum, aynı dosyanın farklı kararlarla birden fazla kez istinafa gitmesine neden olabilir.

Bu içerik yalnızca bilgilendirme amacı taşır, hukuki bir danışmanlık değildir.